Kıymetli Futbolseverler,
- İnsan vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölür!..
“Yaşlanmak” ile “Yaşamak” arasında dağlar kadar fark var..
Ben “Yaşlanmak” istemeyenlerdenim,
“Yaşamak” ve “Yaşatmak” isteyenlerdenim.
Bir gün dünyamı değiştireceğimi çok iyi biliyorum,
Ama yine de bir köşede “Yaşlanmak” değil,
Her yerde “Yaşamak” ve “Yaşatmak” istiyorum.
Ertuğrul Gazi çok “Baba” adammış.. “Büyük Göç”’ü başından sonuna, iliklerine kadar yaşamış bir Bey..
Taa Türkistan’daki ana yurdundan, Rum diyarlarına kadar uzanan büyük bir “İnsanoğlu’ndan İnsan’a Geçiş Evrimi” yaşamış ve yaşatmış, mahiyetindeki 300 kişilik Türk Kayı Boyu’na..
Göç Yolu tam 3.000 km.. Geldikleri topraklara benzer “Yurt” edinmek için Anadolu’da gezilmedik ova, yayla bırakmamışlar..
Sonunda zamanın Selçuklu Sultanı, Ertuğrul Gazi’ye demiş ki :
- Size yer beğendiremiyorum, o zaman gidin Bizans’ın bitişiğinde yaşayın!..
Ertuğrul Gazi Söğüt’ü Kışlak, Domaniç’i de Yaylak olarak kullanmaya başlamış..
Hemen bitişiğindeki Bizans tekfurlarıyla uzlaşma içinde yaşatmış Kayı Boyu’nu..
- Mesela ne yaparmış ?
- Yaylağa çıkarken, fazla eşyalarını Bizans Kalelerine emanet ederlermiş. Yaz bitip de Söğüt’e dönerlerken eşyalarını geri alırlarmış..
Ertuğrul Bey’in ortanca oğlu Osman Gazi ise, babasının aksine tam bir “Delifişek” imiş.. Sıklıkla Bilecik’te zaviyesi olan Şeyh Edebali’ye gider, ondan dersler alırmış..
Gönül mecnun olmuş, ders bahane.. Gelip giderken Şeyh Edebali’nin kızı Malhun Hatun’a kaptırmış gönlünü..
Şeyh Edebali bakmış kız gidiyor, delikanlının geleceği parlak ama bir o kadar da hata yapmaya müsait bir delikanlı, çünkü yerinde duramıyor..
Ben şu deli fişeğe bir Nasihatname yazayım demiş ;
Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e Nasihatı şöyle başlıyor ;
- İnsan vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölür!..
Bilen bilir, bilmeyenlerden ise merak eden olursa, gerisini bulur, okur, anlamaya çalışır..
“Baba Adam” Ertuğrul Gazi de, “Deli Fişek” oğlu Osman Gazi de tam 750 yıldır “Yaşıyorlar”, hiç ölmediler..
Osman Bey’in ağabeyi Savcı Bey ile kardeşi Gündüz Bey’i kimse hatırlıyor mu ?
Yaş denince, Nüfus Kağıdı, bence en son bakılması gereken bir parametre..
Mesela sporda da “Antrenman Yaşı” diye bir terim vardır..
Biz doğal yetenekli çocuğa bakarken, spora ne zaman başladığını sorarız, ne sıklıkla spor yapmakta olduğunu sorarız, ailede sporcu genetik var mı sorarız..
Buradan çocuğun Antrenman Yaşı’nı bulmaya çalışırız..
Malcolm Gladwell’in “Outliers – Çizginin Dışındakiler” kitabında anlattığı ve bizim de uygulamaya çalıştığımız 10.000 Saat Kuralı da zaten buna benzer bir “Başarı” parametresi..
Biz de tam 10 yıl önce kendimize bir “Yol” belirlemişiz..
O gün bugün anlatıyorum dilim döndüğünce ;
Özünde Altınordu Kulübü’nün Kurucu Başkanı ve İsim Babası Eczacıbaşı Süleyman Ferit Bey’in özdeyişi var :
- “Yurdunuzdan aldığınızı yine yurdunuza veriniz”..
Beyler anlatıyorum, anlatıyorum, ama anlamamakta ısrar ediyorsunuz!..
Sizin günlük, hatta saatlik keyifleriniz beni zerre kadar ilgilendirmiyor kardeşim..
Hepsini biliyorum o “anlık mutluluklar”ın.. Onların hepsi gelip geçici..
Ben şafak vaktinde doğup, gün batımında ölmek istemiyorum.. Anlayın artık !..
Nüfus kağıdıma göre, yaşım 62..
25 ila 45 arasını “Sanayicilik” yaparken duble yaşadık/yaşattık, 20 yıl daha koy, yapar 82..
52 ile 62 arasını ise, “Olmayan Futbol Sektörü”nde yemin ediyorum ki triple yaşadık/yaşattık,!.. 30 yıl daha koy, yapar 112..
Yani “Yaşam Yaşımız” 112..
Diyeceğim o ki; yeter artık beyler, gerçekten çok yaşlandım.. Bakın yukarıda 112 yazıyor..
Artık beni anlamanızı istiyorum, rica ediyorum, istirham ediyorum, arz ediyorum..
Bunun için de ne Almanya’ya, ne de İzlanda’ya gidesim yok yani !..
- Ben bu toprakların çocuğuyum ve sonsuza kadar öyle kalacağım.
Çok değil, 1 ay önce Göztepe maçını 1-0 kaybettikten sonra, aman düşmeyin haa diye serzenişte bulunanlarınız vardı..
Sonra 2 hafta üst üste galibiyet aldık. Yukarıya İlk 6’ya yaklaşınca, yine başladınız, 2-3 tane siyahi oyuncu al, çık süper lige be abiii demeye !..
Son söyleyeceğimi şimdi söyleyeyim ; Süper Lig’e ne zaman çıkarsak çıkalım, ayni çizgide devam edeceğiz..
Değil siyahi, Messi bile gelse, dese ki; bir sezon bedava oynayacağım, kesinlikle yine olmaz diyeceğim..
Ben “Bu Toprakların Çocukları”na güveniyorum ve onlara yetişkinlerin imkan vermediklerini çok iyi biliyorum!..
“Bu Toprakların Çocukları” ile nereye kadarsa, oraya kadar..
Yahu nasıl böyle her gün şafak sökerken doğup, gün batımında ölmeyi, hem de her gün nasıl başarıyorsunuz, anlamıyorum?
- Misyonumuz – Özel Görevimiz :
Bu toprakların çocuklarına spor yaptırmak, sporu sevdirmek ve
içlerinden çıkacak üst düzey yetenekli, coşkulu, dayanıklı, çabuk ve akıllı olanlarını “Gerçek” Profesyonel Futbolcular olarak yetiştirmek..
- Vizyonumuz – İleri Görüşümüz :
Bu toprakların çocuklarından “Gerçek” profesyonel futbolcular yetiştiren örnek bir futbol kulübü olarak dünyada tanınmak.
- Değerlerimiz :
Çocuklarımız Geleceğimiz
İyi Birey, İyi Vatandaş, İyi Futbolcu
Türkiye’nin Altınordu’su
- Hedeflerimiz :
Cumhuriyetimizin ve Altınordu’muzun 100. Kuruluş yılında, yani 2023’te bir Süper Lig kulübü olarak,
Avrupa Kupalarında ülkemizi tamamen Öz Kaynağımızdan yetişmiş “Evlatlarımız” ile temsil etmek..
Yani sizin hafta sonu eğlenceliğiniz, bizim bu topraklardan “Dünya Medeniyet Torbası”’na bir şeyler atabilme çabası..
Ayni yere bakıp, nasıl da bu kadar farklı görüyoruz..
“Yaşamak” mı istiyorsun, “Formül” belli;
- Kaç Yetişkinlerden, Sığın Gençliğe..
Sahi, bu topraklar neden böyle ?
Seyit Mehmet ÖZKAN
D K S M Ö