Seyit Mehmet ÖZKAN
Yönetim Kurulu Başkanı
YAZARLAR
Seyit Mehmet ÖZKAN
EMEĞE SAYGI!
12.12.2024
Hasan YÜKSEL
GEGİÇ USTA
2.12.2024
Kenan AKSEKİ
AZMİN ZAFERİ
25.04.2024
C.Sezai ÖNCÜ
BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ
22.05.2023
Ümit ÖZIŞIK
SÖNMEYEN MEŞALE
8.05.2023
Cüneyt YİS
GİDECEĞİNİZ YÖNÜ BİLMEK HIZDAN DAHA ÖNEMLİDİR!
1.05.2023
Nuran ÖZEŞER
ÇOCUKLARIMIZIN FUTBOL TEMEL EĞİTİMİ
24.04.2023
Bülent KAYITKEN
"KONTROL VE PAS"IN KISA HİKAYESİ
17.04.2023
Rıfat Osman AŞÇILAR
BİRLİKTEN GÜÇ DOĞAR
10.04.2023
Fevzi KUVVETLİ
ÖZEN YOKSA ÖDÜL DE YOKTUR…
3.04.2023
"ALTINORDU 2012" BİTTİ.. YAŞASIN "ALTINORDU 2024"..
Hüseyin'e döndüm "sıra sende Hüseyin kardeşim" dedim.
Aslında, belki o an farkında değildik ama en önemli işi halletmiştik..
Tek bildiğimiz; Gideceğimiz "Yol" ve yanaşacağımız "Liman" idi..
Pazar, 12 Mayıs 2024
Kıymetli Futbolseverler merhaba,
Altınordu armasını devraldığımız Temmuz 2012'den bugüne 12 sezon geride kalmış oluyor.
Haziran 2012'de eski kulübümüzden ceketimizi alarak ayrılmıştık, oturacak bir ofisimiz bile yoktu.
Adnan Menderes Havaalanı Orty Otel sahipleri, dostane bir yaklaşımla bize giriş katında bir oda tahsis ettiler.
Altınordu'nun yeniden kuruluş toplantılarını burada yaptık.
Herkes sabah buraya geliyordu. Akşama kadar hem toplantı yapıyor, hem de bizi ziyaret edenlerle görüşüyorduk.
5 kişiydik.
Ben, yetiştirmekte olduğum genç yönetici Murat Dizdar, can yoldaşım Sedat Gündoğdu, değerli dostum Zafer Bilgetay ve genç antrenör Hüseyin Eroğlu..
Bu aşamada bize katkıları olan Behiç Basatuğrul ve Zeki Çakır hocalarımızı da anmak isterim.
Eski kulübümüzdeki kıdeme göre, A Takım teknik sorumluluğunda sıra Sait Karafırtınalar'da idi ama Altınordu 3. Lig kulübü olduğu için gelemeyeceğini söyledi. Ben şok tabii ki!.. Bunu söylerken de çok üzgün olduğunu belirtti. Ben de "tamam Sait kardeşim, Allah hepimizin yolunu açık etsin" dedim.
Sait ile birlikteliğimiz 1989 yılına kadar gider.. 2012 yılına göre, 2012 - 1989 = 23 yıllık, günümüze göre 35 yıllık geçmişimiz var. Oyunculuk döneminde A takımda birlikte şampiyonluk sevincimiz var, antrenörlüğe başladığında altyapıda birlikte başarılarımız var vs.. Onu Altay'dan eski kulübümüze transfer ettiğimde 20 yaşında idi.. Yıllarca abi/kardeş ilişkimiz oldu.
Sabah arkadaşlarla Orty Otel'de toplandık. Haberi verdim; "arkadaşlar Sait gelmiyor, üzgünüm 1. Lig'den 3.Lig'e inemem, dedi." Odada küçük bir sessizlik!!! "Anlayışla karşılayalım, kardeşimize kızmayalım, fazla da takılmayalım, üzülmeyelim, işimize bakalım." dedim ama aslında en çok üzülen bendim! Her şerde bir hayır vardır, derler ya.. Hüseyin'e döndüm "sıra sende Hüseyin kardeşim" dedim. Hüseyin, "Tamam Mehmet bey, hep birlikte bu işin üstesinden geleceğiz" dedi.
Hepimiz ayağa kalktık, Hüseyin tek tek hepimize sarıldı, biz de ona "hayırlı olsun", dedik..
Hüseyin ile eski kulübümüzde 6 yıl birlikteliğimiz vardı. Bizim için efsane takım olan 1995 doğumlulardan kurulu takımımızın antrenörü idi. Taylan Antalyalı'nın içinde bulunduğu takım. 2010'da 15 yaş Türkiye Şampiyonu olmuştuk. Uluslararası Nike Premier Cup'ta İngiltere'de Manchester United'ın stadyumu Old Trafford'da Türkiye'yi temsil etmiştik..
Aslında, belki o an farkında değildik ama en önemli işi halletmiştik. Hüseyin Eroğlu ile yaşadığımız 10 yıllık Altınordu birlikteliğimiz işte böyle başladı. Türkiye ligleri için bir rekor olduğunu sanıyorum. 10 yıl aralıksız aynı takımda teknik sorumluluk..
O güne kadar hiçbirimizin 3. Lig deneyimi yoktu. Bu ligin oyuncuları nasıl? Sahalar nasıl? Takımlar nasıl kuruluyor? Hiçbir şey bilmiyoruz. Ancak iki şeyi çok iyi biliyorduk; Gideceğimiz "Yol" ve yanaşacağımız "Liman"..
Eski kulübümüzde yaktığımız meşaleyi daha da büyütecektik. Yabancı futbolcu oynatmayacaktık ve yetiştireceğimiz gençleri cesaretle sahaya sürecektik. Bir öncülüğe soyunmuştuk. Kolay olmayacağını hepimiz biliyorduk.. Zaten kolay olsa orada işimiz neydi ki???
Yıl 2012, aylardan Temmuz.. İzmir sıcaklardan yanıyor, biz ise tutkumuzla..
30 milyon gencimize, yabancı futbolcu oynatmayarak bu toprakların çocuklarına değer verdiğimizi, onlara güvendiğimizi ilan ediyorduk.
50 milyon yetişkinimize, uyutulan devi uyandırmak, sadece tüketmeye alıştırılmış toplumumuzu da bilinçlendirmek için yola çıktığımızı haykırmak istiyorduk.
* Bu toprakların çocuklarını "gerçek" profesyonel futbolcular olarak yetiştirecek ve onlarla birlikte üst düzey kalitede takımlar yaratacaktık.
Ben kamp ve antrenman tesislerini ayarlamak için gece gündüz çabalarken, onlar da takım yaptılar. Sıfırdan bir takım.. Oyuncu havaalanına iniyordu, İzmir'e girmeden, bizimle görüşüp dönüyordu.
Nerdeeen nereye…
2012'de sıkıntılar içinde boğuşan, yorgun bir kulüp olarak devraldığımız asırlık çınar Altınordu, "Türkiye'nin Altınordu'su" sloganı ile yeniden sürgün veriyordu, yıllar geçtikçe her yerde sevgi ve saygıyla karşılanır olmuştu..
"Yetiştiricilik"te "Yüksek Motivasyon" ve "Odaklanma" çok önemli..
2015 yılında İzmir Torbalı ilçesi sınırları içinde İzmir- Aydın otobanı, Belevi kavşağında 80.000 metrekare alan üzerine kurduğumuz Altınordu Metin Oktay Yerleşkesi'nde 190 yataklı ve 8 sahalı tesis yaptık. Altınordu Futbol Akademisi..
Hem Antrenörlerimiz, hem de Evlatlarımız motive olsunlar diye, tesise her türlü ekipmanı koyduk.
2012'de şampiyon olan Borussia Dortmund'un dünya futboluna armağan ettiği "Footbanout"un benzerini de yaptık. Oyuncuların dayanıklılıklarını artıran Kriyoterapi ve Yüksek İrtifa Odaları da koyduk.
Futsal salonu da var, fitness salonları da.. Aynı anda 6 takım kamp yapabilecek imkan var..
Oyuncularımızın tüm performanslarını ölçebildiğimiz, gelişimlerini sıkı takip ettiğimiz ve onlarla paylaştığımız büyük bir veri tabanı oluşturduk..
"Yetiştiricilik"te "Çıraklık - Kalfalık - Ustalık" süreci çok önemli.. Çıraklık dönemini kısaltacak denemediğimiz yol kalmadı.
Duayenim İlhan Cavcav'ın Hacettepe'si gibi "hazırlayıcı takım" vs.. her şeyi denedik. BAL liginden İzmir Yeşiltepe'yi satın aldık, ismini Gümüşordu yaptık, BAL Ligi tecrübesi yaşadık. Erce kardeşler ve Çağlar Söyüncü önce orada oynadılar, sonra A takıma geçtiler.. BAL liginde İzmir ilçe belediye takımlarıyla karşı karşıya geldiğimiz için, birçok dış müdahalelere maruz kaldık! İki sezonun sonunda dayanamadık, BAL liginden çekildik. Daha sonra, bir gün ünlü Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş'ı televizyonda dinledim. Üstüne basa basa diyordu ki; "Konfor alanından yüksek performans çıkmaz!".. İlk defa duyduğum bu özlü sözden çok etkilenmiştim. Baltaş hoca kitaplarında net olarak ispat ediyordu ki, her şeyi önüne gelen ve rahat yaşayan insanlardan büyük başarılar beklemek hayaldir.. Aslında kendi hayatımdan bunu çok iyi biliyordum.
1975 Ekim'inde ben ODTÜ İşletme 2. sınıfta iken, babam ciddi bir iş kazası geçirmiş ve vücudu yanmıştı. Okula ara verip İzmir'e dönmek zorunda kalmıştım. Bir gün önce ODTÜ yerleşkesinde arkadaşlarımızla bu vatanı nasıl kurtarırız? sohbetlerinden bir gün sonra, ailemi nasıl kurtarırım? moduna evrilmek kolay olmasa gerek! Benim dönüm noktam..
Her neyse, Baltaş hocanın önerisini dikkate alarak 2018 Haziran'ında, Niğde Belediyespor'u satın aldım. Biz TFF 1. Lig'de idik, Niğde ise TFF 2. Lig'de.. Bizim akademiden mezun olan 19, 20, 21 yaş özkaynak sporcularımızı, bir nevi askerlik gibi, İzmir'in yumuşak lay lay lom havasından çıkarıp, Anadolu'nun bağrında naif bir şehir olan Niğde'de pişirecektik. "Hamdım, piştim, yandım - Hz. Mevlana". Çaylak oyuncularımıza hem bizlerden uzaklaşmak, hem de TFF 2. Lig biraz ağır geldi.. 850 km öteden kulübü yönetemedik, 3 yılın sonunda bıraktık!.. Ancak bir teselli ikramiyesi geldi dün😊.. Bizim Niğde'de attığımız tohumlar yeşermiş, U18 yaş Türkiye finallerinde ilk dörde kalmayı başarmışlar*** Mutluluk nedir Usta? İşte, mutluluk budur Çekirge NOKTA
Çaylak oyuncularımızı hiç para almadan, yeter ki oynasınlar, pişsinler diye diğer kulüplere kiralık gönderdik. Birçoğunu oynatmadılar, çünkü herkesin ya şampiyon olma, ya da düşmeme derdi var! Nedense bu topraklarda bir şeyin ortası olamıyor! Koyun can, kasap mal derdinde, olunca hedefler çatışıyor! Çaylak, genç oyuncular arada sıkışıp kalıyor, gencecik yetenekler kaybolup gidiyor!..
2017/18 sezonundan itibaren "İlk 11'de en az 4 Öz Kaynak Sporcusu " oynatma zorunluluğu getirdim. Tekil şahıs kullanıyorum çünkü ilk başlarda Hüseyin hoca dahil, herkes çok zorlanacağımızı söylüyordu.
Kul sıkışmadıkça Hızır yetişmezmiş ya, bu topraklarda hep Hızır Aleyhisselam'ın Yoldaşı gibi dolaşacaksın kardeşim. Sen zorlayacaksın, sıkılayacaksın, sonra Hızır gelecek, huzuru getirecek..
Yok öyle "armut piş, ağzıma düş!".. Allah, yarattıklarından sadece insana İDRAK ETME KABİLİYETİ OLAN BEYİN vermiş. Beynini kullanırsan pişersin, yoksa Şeyh Edebali'nin dediği gibi küçücük bir rüzgarda savrulur gidersin!..
Bu topraklarda yaşamak hem kolay, hem zor.. Kolay olan, beynini fazla zorlamamak! Senin yerine başkaları düşünür, yapar, eder, sen de şükreder, rahat edersin..
Zor olan beyni zorlamak.. Ben "yanmak için" kendime "İnsan>Çocuk>Futbol>Yetiştiricilik" kulvarını seçtim, beynimi bu kulvara kanalize ettim. 2007'de başladığımda hiç olmazsa, bana yol gösteren, beni anlayan ve bu işe yatırım yapan duayenimiz İlhan Cavcav vardı, 2008'de Hasan Doğan geldi, çok ümitlenmiştik, bir kayan yıldız gibi geçti hayatımızdan..
Toplumcu davranmak, insanlığın yararına işler yapmak neden bu kadar zor! İnsanların tek bir yumruk olup, topluca bir değişime destek vermesi için, Almanlar ve Japonlar gibi dünya savaşı kaybetmiş olmaları gerekiyor, sanırım!
Sağ olsun Hüseyin Hocam ile %90 gibi büyük bir oranda uyumlu çalıştık. Ben çerçeveyi çizdim, ilkeleri birlikte koyduk. A Takım'ı o yönetti, ben bazen pansuman yaptım o kadar.. Hem yabancı oynatmayacaksın, hem de "İlk 11'de en az 4 genç Öz Kaynak Sporcusu - ÖKS" oynatacaksın. Hiçbir teknik sorumlu bu bıçağın altına yatmaz!
Bana söylediği sadece şu oldu > Bazı maçlar var, rakibin oyununa göre önlem almalıyım, bazı maçlarda 3 ÖKS ile çıkabilir miyim? Hepsi bu.. Böyle gelene tabii ki "evet" diyeceksin.
Bu "zorlama" sayesinde birçok oyuncu çıkardık ve onları parlattık, sattık, namerde muhtaç olmadan yaşadık, gittik.
Dört Büyüklerin dışında kalan kulüplerin de yapmaları gereken bu.. Borç, borç, borç.. Nereye kadar???
Bir dönem sona eriyor..
Bu dönemin başrol oyuncusu Hüseyin Eroğlu..
Bu nasıl iş ya.. Hüseyin gideli 2 sene oldu, diyenleri duyar gibiyim. Kardeşim sen ağır vasıta kullandın mı? Ben kullandım. Hem de üzerinde 25 ton yük varken.. Hadi bas frene zank diye dursun bakalım! Durmaz..
Biz de iki sezon önce frene bastık, ancak bu sezon sonu durabildik!
Bir dönem sona eriyor.. Dönemin adı : *** Altınordu 2012 ***
Bu dönemin ikinci başrol oyuncusu Atilla Küçüktaka.. Altınordu Futbol Organizasyonu Kaleci Bölümü Direktörü.
Eski kulübümüzde 2 yıl birlikte olmuştuk. Altınordu'ya, aramıza 2015'te katıldı. Tam 9 yıldır birlikteyiz.
Atilla hocamız ve yardımcısı Ümit Özışık sayesinde, Türkiye'nin açık ara en çok kaleci yetiştiren kulübü olduk. Burada Akademi Kalecilik Bölümü Baş Antrenörü Hüseyin Yenikaya'yı anmadan geçemeyeceğim.
Erce Kardeşler, Berke Özer, Muhammed Taha Tepe, Erhan Erentürk, Ozan Can Oruç, Onuralp Çevikkan, Serhat Öztaşdelen, Mert Furkan Bayram ve Umut, Efe, Kerem, Arda, Ege, Fevzi devamı geliyor..
Gidenlerin hepsinden para kazandık, hepsinin satışından elde ettiğimiz gelirler sayesinde namerde muhtaç olmadan yaşayageldik..
Atilla hocamız TFF 1. Lig'den düştüğümüz geçen sezon yaşadığım teknik sorumlu travması sonrası, benim zorumla, hiç üstüne vazife değilken A Takım teknik sorumluluğu görevini üstlendi. Gemiyi de kazasız belasız limana yanaştırdı.
Son 10 yılımın "Teknik Adamlarla Fotoğrafım"da sağ yanımda Hüseyin Eroğlu, sol yanımda Atilla Küçüktaka olur.
Sonra sağa ve sola serpiştiririm. Sedat Kaptan, Zafer Bilgetay, Köksal Ferizcan, Kural Altıntaş, Hüseyin Yenikaya, Ufuk Kahraman, Ümit Özışık, Behiç Basatuğrul, Zeki Çakır, Altan Çetindağ, Nuran Özeşer….
Bir de tabii ki "Spor Yöneticileri ile Fotoğrafım" var. Sağımda Murat Dizdar, solumda Gökhan Göktürk. Sonra Halit Eroğlu ve Savaş Serdar var. Şimdi yetiştirdiklerim var. Ahmet Furkan Can ve Ozan Bilgir..
Çok gelen giden oldu.. Çok kişiye değdim, dokundum.. Açıkçası kafam çok dolu, çoğunun yüzü önümde ama isimler yok! Kimse kusura bakmasın lütfen..
Türkiye'nin futbolda çok sorunu var, ancak pek fazla dillendirilmeyen en önemli sorunu "Sportif Direktör" YOKLUĞU!..
Eski futbolcudan Sportif Direktör olmaz kardeşim!.. Eski futbolcudan Teknik Sorumlu olur NOKTA
Sportif Direktör'ün çok ayrı bir donanımı vardır. Sportif direktör demek otel ve uçak rezervasyonu yapmak değildir.
Sportif Direktör bir kere Yöneticilik okumalı, İngilizcesi ana dili gibi olmalı, spor yapıyor olmalı, futbolu bilmeli, seyahat engeli olmamalı, sabırlı olmalı, dinlemeyi bilmeli, ben ben diye konuşmamalı, biz biz diye konuşmalı!
Hepsinden önemlisi, 3 türlü insan olduğunu iyi bilmeli > 1- Erkek , 2- Kadın , 3- Futbolcu.
Sportif Direktör'ün en önemli görevi önce teknik ekibi kurmak, sonra teknik ekiple birlikte takımı kurmak, daha sonra da bu takımı istim üzerinde tutmaktır. Yönetim Kurulu çerçeveyi belirler, sportif direktör o çerçeve içinde yetki ve sorumluluk alır. Kaç paralık takım kurulacak? Bu takımın lig hedefi ne olacak? Bu takımın sezonluk gelir ve gider hedefi ne olacak? Gelecek sezon kimler kalacak, kimler gidecek? Gideceklerin yerine kimler alınacak? Öncelikle kimler parlatılacak? Kadrolar 3 tip oyuncu esasına göre kurulur. Ustalar (8 oyuncu), Kalfalar (8 oyuncu), Çıraklar (9 oyuncu). Ustalarla omurgayı kurarsın. Sonra yanlarına kalfaları döşersin. Sonra da her birinin altına çaylakları yerleştirirsin.
Sonra teknik sorumlu ile kafa kafaya verip, çaylaklardan hangisine ne kadar süre verileceğine karar verirsiniz. Sonraya bırakırsan hoca oynatmaz kardeşim, başta konuşacaksın. Hatta sözleşmesine yazdıracaksın. Bu sezon en az 2 tane çaylak oyuncu parlatma şartı. Maçların zorluk derecesine göre ve sırayla, çaylaklara her maçta 15'er - 20'şer -30'ar dakika süre vererek başlarsın. Hemen kanatlanıp uçabilene aşk olsun ve yolu açık olsun..
Var mı böyle 3 yıllık planı olan kulüp Türkiye'de? Ben bilmiyorum ve de sanmıyorum.
Geçen gün eskilerden tanıdığım bir menajer arkadaş aradı. Şöyle söyledi > başkan şu takım şampiyon oldu ya, işte o takımı ben kurdum. Buyurun buradan yakın!
Bir an önce "Sportif Direktör" yetiştirmekle ilgili ciddi hamleler yapmak lazım.
Peki, hakemler ne olacak? Evet, onlarla da ilgili ciddi hamleler yapılacak, yapılmalı, yoksa dışarıdan devamlı hakem mi gelir Allah'ınız aşkına☹..
90 milyonluk koskocaman bir ülkeyiz. 35 milyon gencimiz var. VAR hakemliği için Avrupa'dan gelen hakemler kıs kıs gülüyorlardır ağlanacak hallerimize!
Dün Balçova sahasında oynanan U13 Altınordu - Aliağa maçına gittim. Büyük saha oynanıyor. Ana! ne göreyim, tek hakem. Evet, yanlış yazmadım maçı tek hakem yönetti. Ofsaytlar nanay tabii ki.. Ayrıca fazla koşmadı, attığı en fazla koşu 5 metreydi sanırım😊, kendisini üzmedi zavallım. Sanırım bundan sonra da maçı vardı. Enerjisini tasarruflu kullanmış olsa gerek.. İyi niyetli yaklaşmak istiyorum, çünkü hayatta yapılacak en son iş, hakemlik olsa gerek.
Yazının finaline geldik.
Bir dönem kapanıyor, dedik. Bu durumda;
Yeni bir dönem açılıyor. Yeni dönemin adı *** Altınordu 2024 ***
* Yeni dönemin şifreleri neler?
1. A takımda bugüne kadar denemediğimiz bir modeli deneyeceğiz.
2. Akademide yatılı sistemi kaldırıyoruz. Avrupa'da büyük kulüplerin akademilerinde uyguladıkları sistemi uygulayacağız.
Yeni dönem, neden yeni dönem?
Çünkü hem A Takım bütçesi, hem Akademi bütçesi, ikisine birden güç yetmiyor!..
Eskiden bir yıldız oyuncu çıkarınca namerde muhtaç olmadan sezonu bitirebiliyorduk.
Giderler çok arttı!.. Bir daha yazıyorum; Giderler çookk arttııııı!.. Bakıyoruz bakıyoruz, bu şekilde devam edersek giderleri kısacak yer de bulamıyoruz. Artık sezonu namerde muhtaç olmadan tamamlamanın yolu, her sezon en az iki yıldız oyuncu çıkarmaktan geçiyor..
Yıldız oyuncu çıkaracaksın ama yıldız oyuncuyu da görücüye çıkaracağın, piyasaya süreceğin yer en azından TFF 1. Lig.
TFF 2. Lig ve 3. Lig'in esamesi okunmuyor bu topraklarda!..
Altınordu 2024 hayırlı olsun..
Kalın Sağlıcakla,
Seyit Mehmet ÖZKAN
Saldıra saldıra memlekette yel değirmeni bırakmayan
Yüzde Yüz Yerli Don Kişot
Altınordu armasını devraldığımız Temmuz 2012'den bugüne 12 sezon geride kalmış oluyor.
Haziran 2012'de eski kulübümüzden ceketimizi alarak ayrılmıştık, oturacak bir ofisimiz bile yoktu.
Adnan Menderes Havaalanı Orty Otel sahipleri, dostane bir yaklaşımla bize giriş katında bir oda tahsis ettiler.
Altınordu'nun yeniden kuruluş toplantılarını burada yaptık.
Herkes sabah buraya geliyordu. Akşama kadar hem toplantı yapıyor, hem de bizi ziyaret edenlerle görüşüyorduk.
5 kişiydik.
Ben, yetiştirmekte olduğum genç yönetici Murat Dizdar, can yoldaşım Sedat Gündoğdu, değerli dostum Zafer Bilgetay ve genç antrenör Hüseyin Eroğlu..
Bu aşamada bize katkıları olan Behiç Basatuğrul ve Zeki Çakır hocalarımızı da anmak isterim.
Eski kulübümüzdeki kıdeme göre, A Takım teknik sorumluluğunda sıra Sait Karafırtınalar'da idi ama Altınordu 3. Lig kulübü olduğu için gelemeyeceğini söyledi. Ben şok tabii ki!.. Bunu söylerken de çok üzgün olduğunu belirtti. Ben de "tamam Sait kardeşim, Allah hepimizin yolunu açık etsin" dedim.
Sait ile birlikteliğimiz 1989 yılına kadar gider.. 2012 yılına göre, 2012 - 1989 = 23 yıllık, günümüze göre 35 yıllık geçmişimiz var. Oyunculuk döneminde A takımda birlikte şampiyonluk sevincimiz var, antrenörlüğe başladığında altyapıda birlikte başarılarımız var vs.. Onu Altay'dan eski kulübümüze transfer ettiğimde 20 yaşında idi.. Yıllarca abi/kardeş ilişkimiz oldu.
Sabah arkadaşlarla Orty Otel'de toplandık. Haberi verdim; "arkadaşlar Sait gelmiyor, üzgünüm 1. Lig'den 3.Lig'e inemem, dedi." Odada küçük bir sessizlik!!! "Anlayışla karşılayalım, kardeşimize kızmayalım, fazla da takılmayalım, üzülmeyelim, işimize bakalım." dedim ama aslında en çok üzülen bendim! Her şerde bir hayır vardır, derler ya.. Hüseyin'e döndüm "sıra sende Hüseyin kardeşim" dedim. Hüseyin, "Tamam Mehmet bey, hep birlikte bu işin üstesinden geleceğiz" dedi.
Hepimiz ayağa kalktık, Hüseyin tek tek hepimize sarıldı, biz de ona "hayırlı olsun", dedik..
Hüseyin ile eski kulübümüzde 6 yıl birlikteliğimiz vardı. Bizim için efsane takım olan 1995 doğumlulardan kurulu takımımızın antrenörü idi. Taylan Antalyalı'nın içinde bulunduğu takım. 2010'da 15 yaş Türkiye Şampiyonu olmuştuk. Uluslararası Nike Premier Cup'ta İngiltere'de Manchester United'ın stadyumu Old Trafford'da Türkiye'yi temsil etmiştik..
Aslında, belki o an farkında değildik ama en önemli işi halletmiştik. Hüseyin Eroğlu ile yaşadığımız 10 yıllık Altınordu birlikteliğimiz işte böyle başladı. Türkiye ligleri için bir rekor olduğunu sanıyorum. 10 yıl aralıksız aynı takımda teknik sorumluluk..
O güne kadar hiçbirimizin 3. Lig deneyimi yoktu. Bu ligin oyuncuları nasıl? Sahalar nasıl? Takımlar nasıl kuruluyor? Hiçbir şey bilmiyoruz. Ancak iki şeyi çok iyi biliyorduk; Gideceğimiz "Yol" ve yanaşacağımız "Liman"..
Eski kulübümüzde yaktığımız meşaleyi daha da büyütecektik. Yabancı futbolcu oynatmayacaktık ve yetiştireceğimiz gençleri cesaretle sahaya sürecektik. Bir öncülüğe soyunmuştuk. Kolay olmayacağını hepimiz biliyorduk.. Zaten kolay olsa orada işimiz neydi ki???
Yıl 2012, aylardan Temmuz.. İzmir sıcaklardan yanıyor, biz ise tutkumuzla..
30 milyon gencimize, yabancı futbolcu oynatmayarak bu toprakların çocuklarına değer verdiğimizi, onlara güvendiğimizi ilan ediyorduk.
50 milyon yetişkinimize, uyutulan devi uyandırmak, sadece tüketmeye alıştırılmış toplumumuzu da bilinçlendirmek için yola çıktığımızı haykırmak istiyorduk.
* Bu toprakların çocuklarını "gerçek" profesyonel futbolcular olarak yetiştirecek ve onlarla birlikte üst düzey kalitede takımlar yaratacaktık.
Ben kamp ve antrenman tesislerini ayarlamak için gece gündüz çabalarken, onlar da takım yaptılar. Sıfırdan bir takım.. Oyuncu havaalanına iniyordu, İzmir'e girmeden, bizimle görüşüp dönüyordu.
Nerdeeen nereye…
2012'de sıkıntılar içinde boğuşan, yorgun bir kulüp olarak devraldığımız asırlık çınar Altınordu, "Türkiye'nin Altınordu'su" sloganı ile yeniden sürgün veriyordu, yıllar geçtikçe her yerde sevgi ve saygıyla karşılanır olmuştu..
"Yetiştiricilik"te "Yüksek Motivasyon" ve "Odaklanma" çok önemli..
2015 yılında İzmir Torbalı ilçesi sınırları içinde İzmir- Aydın otobanı, Belevi kavşağında 80.000 metrekare alan üzerine kurduğumuz Altınordu Metin Oktay Yerleşkesi'nde 190 yataklı ve 8 sahalı tesis yaptık. Altınordu Futbol Akademisi..
Hem Antrenörlerimiz, hem de Evlatlarımız motive olsunlar diye, tesise her türlü ekipmanı koyduk.
2012'de şampiyon olan Borussia Dortmund'un dünya futboluna armağan ettiği "Footbanout"un benzerini de yaptık. Oyuncuların dayanıklılıklarını artıran Kriyoterapi ve Yüksek İrtifa Odaları da koyduk.
Futsal salonu da var, fitness salonları da.. Aynı anda 6 takım kamp yapabilecek imkan var..
Oyuncularımızın tüm performanslarını ölçebildiğimiz, gelişimlerini sıkı takip ettiğimiz ve onlarla paylaştığımız büyük bir veri tabanı oluşturduk..
"Yetiştiricilik"te "Çıraklık - Kalfalık - Ustalık" süreci çok önemli.. Çıraklık dönemini kısaltacak denemediğimiz yol kalmadı.
Duayenim İlhan Cavcav'ın Hacettepe'si gibi "hazırlayıcı takım" vs.. her şeyi denedik. BAL liginden İzmir Yeşiltepe'yi satın aldık, ismini Gümüşordu yaptık, BAL Ligi tecrübesi yaşadık. Erce kardeşler ve Çağlar Söyüncü önce orada oynadılar, sonra A takıma geçtiler.. BAL liginde İzmir ilçe belediye takımlarıyla karşı karşıya geldiğimiz için, birçok dış müdahalelere maruz kaldık! İki sezonun sonunda dayanamadık, BAL liginden çekildik. Daha sonra, bir gün ünlü Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş'ı televizyonda dinledim. Üstüne basa basa diyordu ki; "Konfor alanından yüksek performans çıkmaz!".. İlk defa duyduğum bu özlü sözden çok etkilenmiştim. Baltaş hoca kitaplarında net olarak ispat ediyordu ki, her şeyi önüne gelen ve rahat yaşayan insanlardan büyük başarılar beklemek hayaldir.. Aslında kendi hayatımdan bunu çok iyi biliyordum.
1975 Ekim'inde ben ODTÜ İşletme 2. sınıfta iken, babam ciddi bir iş kazası geçirmiş ve vücudu yanmıştı. Okula ara verip İzmir'e dönmek zorunda kalmıştım. Bir gün önce ODTÜ yerleşkesinde arkadaşlarımızla bu vatanı nasıl kurtarırız? sohbetlerinden bir gün sonra, ailemi nasıl kurtarırım? moduna evrilmek kolay olmasa gerek! Benim dönüm noktam..
Her neyse, Baltaş hocanın önerisini dikkate alarak 2018 Haziran'ında, Niğde Belediyespor'u satın aldım. Biz TFF 1. Lig'de idik, Niğde ise TFF 2. Lig'de.. Bizim akademiden mezun olan 19, 20, 21 yaş özkaynak sporcularımızı, bir nevi askerlik gibi, İzmir'in yumuşak lay lay lom havasından çıkarıp, Anadolu'nun bağrında naif bir şehir olan Niğde'de pişirecektik. "Hamdım, piştim, yandım - Hz. Mevlana". Çaylak oyuncularımıza hem bizlerden uzaklaşmak, hem de TFF 2. Lig biraz ağır geldi.. 850 km öteden kulübü yönetemedik, 3 yılın sonunda bıraktık!.. Ancak bir teselli ikramiyesi geldi dün😊.. Bizim Niğde'de attığımız tohumlar yeşermiş, U18 yaş Türkiye finallerinde ilk dörde kalmayı başarmışlar*** Mutluluk nedir Usta? İşte, mutluluk budur Çekirge NOKTA
Çaylak oyuncularımızı hiç para almadan, yeter ki oynasınlar, pişsinler diye diğer kulüplere kiralık gönderdik. Birçoğunu oynatmadılar, çünkü herkesin ya şampiyon olma, ya da düşmeme derdi var! Nedense bu topraklarda bir şeyin ortası olamıyor! Koyun can, kasap mal derdinde, olunca hedefler çatışıyor! Çaylak, genç oyuncular arada sıkışıp kalıyor, gencecik yetenekler kaybolup gidiyor!..
2017/18 sezonundan itibaren "İlk 11'de en az 4 Öz Kaynak Sporcusu " oynatma zorunluluğu getirdim. Tekil şahıs kullanıyorum çünkü ilk başlarda Hüseyin hoca dahil, herkes çok zorlanacağımızı söylüyordu.
Kul sıkışmadıkça Hızır yetişmezmiş ya, bu topraklarda hep Hızır Aleyhisselam'ın Yoldaşı gibi dolaşacaksın kardeşim. Sen zorlayacaksın, sıkılayacaksın, sonra Hızır gelecek, huzuru getirecek..
Yok öyle "armut piş, ağzıma düş!".. Allah, yarattıklarından sadece insana İDRAK ETME KABİLİYETİ OLAN BEYİN vermiş. Beynini kullanırsan pişersin, yoksa Şeyh Edebali'nin dediği gibi küçücük bir rüzgarda savrulur gidersin!..
Bu topraklarda yaşamak hem kolay, hem zor.. Kolay olan, beynini fazla zorlamamak! Senin yerine başkaları düşünür, yapar, eder, sen de şükreder, rahat edersin..
Zor olan beyni zorlamak.. Ben "yanmak için" kendime "İnsan>Çocuk>Futbol>Yetiştiricilik" kulvarını seçtim, beynimi bu kulvara kanalize ettim. 2007'de başladığımda hiç olmazsa, bana yol gösteren, beni anlayan ve bu işe yatırım yapan duayenimiz İlhan Cavcav vardı, 2008'de Hasan Doğan geldi, çok ümitlenmiştik, bir kayan yıldız gibi geçti hayatımızdan..
Toplumcu davranmak, insanlığın yararına işler yapmak neden bu kadar zor! İnsanların tek bir yumruk olup, topluca bir değişime destek vermesi için, Almanlar ve Japonlar gibi dünya savaşı kaybetmiş olmaları gerekiyor, sanırım!
Sağ olsun Hüseyin Hocam ile %90 gibi büyük bir oranda uyumlu çalıştık. Ben çerçeveyi çizdim, ilkeleri birlikte koyduk. A Takım'ı o yönetti, ben bazen pansuman yaptım o kadar.. Hem yabancı oynatmayacaksın, hem de "İlk 11'de en az 4 genç Öz Kaynak Sporcusu - ÖKS" oynatacaksın. Hiçbir teknik sorumlu bu bıçağın altına yatmaz!
Bana söylediği sadece şu oldu > Bazı maçlar var, rakibin oyununa göre önlem almalıyım, bazı maçlarda 3 ÖKS ile çıkabilir miyim? Hepsi bu.. Böyle gelene tabii ki "evet" diyeceksin.
Bu "zorlama" sayesinde birçok oyuncu çıkardık ve onları parlattık, sattık, namerde muhtaç olmadan yaşadık, gittik.
Dört Büyüklerin dışında kalan kulüplerin de yapmaları gereken bu.. Borç, borç, borç.. Nereye kadar???
Bir dönem sona eriyor..
Bu dönemin başrol oyuncusu Hüseyin Eroğlu..
Bu nasıl iş ya.. Hüseyin gideli 2 sene oldu, diyenleri duyar gibiyim. Kardeşim sen ağır vasıta kullandın mı? Ben kullandım. Hem de üzerinde 25 ton yük varken.. Hadi bas frene zank diye dursun bakalım! Durmaz..
Biz de iki sezon önce frene bastık, ancak bu sezon sonu durabildik!
Bir dönem sona eriyor.. Dönemin adı : *** Altınordu 2012 ***
Bu dönemin ikinci başrol oyuncusu Atilla Küçüktaka.. Altınordu Futbol Organizasyonu Kaleci Bölümü Direktörü.
Eski kulübümüzde 2 yıl birlikte olmuştuk. Altınordu'ya, aramıza 2015'te katıldı. Tam 9 yıldır birlikteyiz.
Atilla hocamız ve yardımcısı Ümit Özışık sayesinde, Türkiye'nin açık ara en çok kaleci yetiştiren kulübü olduk. Burada Akademi Kalecilik Bölümü Baş Antrenörü Hüseyin Yenikaya'yı anmadan geçemeyeceğim.
Erce Kardeşler, Berke Özer, Muhammed Taha Tepe, Erhan Erentürk, Ozan Can Oruç, Onuralp Çevikkan, Serhat Öztaşdelen, Mert Furkan Bayram ve Umut, Efe, Kerem, Arda, Ege, Fevzi devamı geliyor..
Gidenlerin hepsinden para kazandık, hepsinin satışından elde ettiğimiz gelirler sayesinde namerde muhtaç olmadan yaşayageldik..
Atilla hocamız TFF 1. Lig'den düştüğümüz geçen sezon yaşadığım teknik sorumlu travması sonrası, benim zorumla, hiç üstüne vazife değilken A Takım teknik sorumluluğu görevini üstlendi. Gemiyi de kazasız belasız limana yanaştırdı.
Son 10 yılımın "Teknik Adamlarla Fotoğrafım"da sağ yanımda Hüseyin Eroğlu, sol yanımda Atilla Küçüktaka olur.
Sonra sağa ve sola serpiştiririm. Sedat Kaptan, Zafer Bilgetay, Köksal Ferizcan, Kural Altıntaş, Hüseyin Yenikaya, Ufuk Kahraman, Ümit Özışık, Behiç Basatuğrul, Zeki Çakır, Altan Çetindağ, Nuran Özeşer….
Bir de tabii ki "Spor Yöneticileri ile Fotoğrafım" var. Sağımda Murat Dizdar, solumda Gökhan Göktürk. Sonra Halit Eroğlu ve Savaş Serdar var. Şimdi yetiştirdiklerim var. Ahmet Furkan Can ve Ozan Bilgir..
Çok gelen giden oldu.. Çok kişiye değdim, dokundum.. Açıkçası kafam çok dolu, çoğunun yüzü önümde ama isimler yok! Kimse kusura bakmasın lütfen..
Türkiye'nin futbolda çok sorunu var, ancak pek fazla dillendirilmeyen en önemli sorunu "Sportif Direktör" YOKLUĞU!..
Eski futbolcudan Sportif Direktör olmaz kardeşim!.. Eski futbolcudan Teknik Sorumlu olur NOKTA
Sportif Direktör'ün çok ayrı bir donanımı vardır. Sportif direktör demek otel ve uçak rezervasyonu yapmak değildir.
Sportif Direktör bir kere Yöneticilik okumalı, İngilizcesi ana dili gibi olmalı, spor yapıyor olmalı, futbolu bilmeli, seyahat engeli olmamalı, sabırlı olmalı, dinlemeyi bilmeli, ben ben diye konuşmamalı, biz biz diye konuşmalı!
Hepsinden önemlisi, 3 türlü insan olduğunu iyi bilmeli > 1- Erkek , 2- Kadın , 3- Futbolcu.
Sportif Direktör'ün en önemli görevi önce teknik ekibi kurmak, sonra teknik ekiple birlikte takımı kurmak, daha sonra da bu takımı istim üzerinde tutmaktır. Yönetim Kurulu çerçeveyi belirler, sportif direktör o çerçeve içinde yetki ve sorumluluk alır. Kaç paralık takım kurulacak? Bu takımın lig hedefi ne olacak? Bu takımın sezonluk gelir ve gider hedefi ne olacak? Gelecek sezon kimler kalacak, kimler gidecek? Gideceklerin yerine kimler alınacak? Öncelikle kimler parlatılacak? Kadrolar 3 tip oyuncu esasına göre kurulur. Ustalar (8 oyuncu), Kalfalar (8 oyuncu), Çıraklar (9 oyuncu). Ustalarla omurgayı kurarsın. Sonra yanlarına kalfaları döşersin. Sonra da her birinin altına çaylakları yerleştirirsin.
Sonra teknik sorumlu ile kafa kafaya verip, çaylaklardan hangisine ne kadar süre verileceğine karar verirsiniz. Sonraya bırakırsan hoca oynatmaz kardeşim, başta konuşacaksın. Hatta sözleşmesine yazdıracaksın. Bu sezon en az 2 tane çaylak oyuncu parlatma şartı. Maçların zorluk derecesine göre ve sırayla, çaylaklara her maçta 15'er - 20'şer -30'ar dakika süre vererek başlarsın. Hemen kanatlanıp uçabilene aşk olsun ve yolu açık olsun..
Var mı böyle 3 yıllık planı olan kulüp Türkiye'de? Ben bilmiyorum ve de sanmıyorum.
Geçen gün eskilerden tanıdığım bir menajer arkadaş aradı. Şöyle söyledi > başkan şu takım şampiyon oldu ya, işte o takımı ben kurdum. Buyurun buradan yakın!
Bir an önce "Sportif Direktör" yetiştirmekle ilgili ciddi hamleler yapmak lazım.
Peki, hakemler ne olacak? Evet, onlarla da ilgili ciddi hamleler yapılacak, yapılmalı, yoksa dışarıdan devamlı hakem mi gelir Allah'ınız aşkına☹..
90 milyonluk koskocaman bir ülkeyiz. 35 milyon gencimiz var. VAR hakemliği için Avrupa'dan gelen hakemler kıs kıs gülüyorlardır ağlanacak hallerimize!
Dün Balçova sahasında oynanan U13 Altınordu - Aliağa maçına gittim. Büyük saha oynanıyor. Ana! ne göreyim, tek hakem. Evet, yanlış yazmadım maçı tek hakem yönetti. Ofsaytlar nanay tabii ki.. Ayrıca fazla koşmadı, attığı en fazla koşu 5 metreydi sanırım😊, kendisini üzmedi zavallım. Sanırım bundan sonra da maçı vardı. Enerjisini tasarruflu kullanmış olsa gerek.. İyi niyetli yaklaşmak istiyorum, çünkü hayatta yapılacak en son iş, hakemlik olsa gerek.
Yazının finaline geldik.
Bir dönem kapanıyor, dedik. Bu durumda;
Yeni bir dönem açılıyor. Yeni dönemin adı *** Altınordu 2024 ***
* Yeni dönemin şifreleri neler?
1. A takımda bugüne kadar denemediğimiz bir modeli deneyeceğiz.
2. Akademide yatılı sistemi kaldırıyoruz. Avrupa'da büyük kulüplerin akademilerinde uyguladıkları sistemi uygulayacağız.
Yeni dönem, neden yeni dönem?
Çünkü hem A Takım bütçesi, hem Akademi bütçesi, ikisine birden güç yetmiyor!..
Eskiden bir yıldız oyuncu çıkarınca namerde muhtaç olmadan sezonu bitirebiliyorduk.
Giderler çok arttı!.. Bir daha yazıyorum; Giderler çookk arttııııı!.. Bakıyoruz bakıyoruz, bu şekilde devam edersek giderleri kısacak yer de bulamıyoruz. Artık sezonu namerde muhtaç olmadan tamamlamanın yolu, her sezon en az iki yıldız oyuncu çıkarmaktan geçiyor..
Yıldız oyuncu çıkaracaksın ama yıldız oyuncuyu da görücüye çıkaracağın, piyasaya süreceğin yer en azından TFF 1. Lig.
TFF 2. Lig ve 3. Lig'in esamesi okunmuyor bu topraklarda!..
Altınordu 2024 hayırlı olsun..
Kalın Sağlıcakla,
Seyit Mehmet ÖZKAN
Saldıra saldıra memlekette yel değirmeni bırakmayan
Yüzde Yüz Yerli Don Kişot