FAS MUCİZESİ!
Almadan vermek sadece Allah’a mahsustur..
Pazartesi, 02 Ocak 2023
Kıymetli Futbolseverler merhaba,

Konu 1 : Yeni Yıl nedeniyle “Değişim”, “Yapısal Dönüşüm” düşüncelerim;

Kendi yaşamlarımız için önemli, ancak İnsanlık tarihi için pirinç tanesi kadar yer tutacak bir yılı daha geride bıraktık.
İnsanlık tarihi 12.000 yıl.. Söylemesi kolay tabii ki : On iki bin yıl.. Bu kadar basit.
Değil işte!.. İnsanlık bu hale gelinceye kadar neler yaşanmış neler..

“Değişim”in birkaç yılda olabileceğini düşünen birçok “yetişkin” var!..
“Değişim” ve “Yapısal Dönüşüm” işlerini, işlerinde yaptıkları başarılarla “aynı” gören bir çok iş insanı “yetişkin” var!..
Biz çelik sanayiciyiz, ticari kalite çeliklerden vasıflı çeliklere dönüşümün zorluklarını kendi şirketimizde birebir yaşamış biriyim.
10 yılın sonunda başardık ama başarmamızın altında babadan gelen sağlam bir temel vardı, öyle başardık.

Ancaaakk,
İşin merkezinde insan ve toplum olunca, bu yapısal dönüşümler bir tane 10 yıl değil, birden fazla 10 yıllar alıyor!..
Öyle bizlerin iş dünyasında yaptığımız ve başardığımız sanayi, ticaret, turizm, inşaat işlerindeki dönüşüm işlerine benzemiyor!..
İşte benim 2007 yıl başında bu topraklarda “Sistemli Futbolcu Yetiştiriciliği” işine girerken en büyük yanılgım buydu.
- Ama artık biliyorum.
- Neyi biliyorsun Memo?
- Ağacı, bir gün meyvesini yerim diye değil, insanlığın iyiliğine olduğu için dikmeyi biliyorum.

O yüzden de kendimle dalga geçiyorum, kendime “Don Kişot” diyorum > “Futbolun Don Kişot’u”..
Kendimle dalga geçiyorum ki, işi haddinden fazla ciddiye almamalıyım, gaza gelmemeliyim!
- Neden böyle yapıyorsun Memo?
- Tek başına çaba, nafile çaba da ondan! Belki prehistory (tarih öncesi) olabilir benim çabalarım, o kadar..

12 bin yıllık İnsanlık tarihini “jenerasyon” ölçeğinde değerlendirirsek;
Bir jenerasyon 25 yıl sayılır. Yani sen doğduğunda annen/baban 25’li yaşlardaydı, senin çocuğun doğduğunda sen ve eşin 25’li yaşlardaydı.. Bu döngü böyle devam eder, gider..
12.000 / 25 = 480 > Demek ki İnsanlık 500 Jenerasyon geçirmiş..
Acaba İnsanlık hangi değişimi kaç jenerasyonda değiştirdi?
Bununla ilgili birçok yayın var, okuyorum, notlar alıyorum, bunlardan bir istatistik çıkarmaya çalışıyorum.

67 yaşımdayım, böylesi “ince işleri düşünme” dönemim 40’ımdan sonra başladı.
Sevgili annemin hastalığı ve “karaciğeri değiştirilmezse 6 ay ömrü kaldı!” gerçeği, yüzüme vurulmuş okkalı bir tokat gibi patlamıştı ruhumda!..
İlk defa karşılaşmıştım > ölüm de varmış!..
Ufak ufak başladım okumaya, araştırmaya.. “Ne idim, Ne oldum, Ne olacağım!”..
İlk okuduklarımdan anladım ki, kendini arama ve bulma işi “Yolculuklar” ile oluyormuş..
5 yıl seyyahlık yaptım, 50 yıllık sevgili can dostum Atilla Soylu ile ikinci el bir karavan aldık, düştük yollara..
Çok güzel anılar biriktirdik ama asıl anılar “insan olmak”la ilgiliydi..
Bütün bunları bir gün yazmayı çok isterim. Hayatta en gıpta ettiğim insanlar “kitap yazanlar”, “yazarlar”, “edebiyatçılar”dır.
Ben “eylem insanı”yım, bir odaya kapanıp sadece yazmak veya dağa çıkıp 3 ay eylemden uzak kalmak, bana göre değil!

Benim genetik karışımımın ana unsurları 3/4 Balkanlar (Gümülcine, Kırcaali, Şumnu), 1/4 Anadolu (Kırşehir, Ahi Evran’ın şehri).. İyi bir karışımdır.
Ama bana sorsalardı, ¼ Aziz Nesin, ¼ Çetin Altan, ¼ Ali Poyrazoğlu, ¼ Müjdat Gezen olmak isterdim.

Bizim jenerasyon görmez ama ileride müstakbel anne ve babalara sorulacak?
- Efendim nasıl bir genetik karışım istersiniz?
- ¼ Aziz Sancar, ¼ Orhan Pamuk, ¼ Metin Oktay, ¼ Süleyman Demirel istiyozzzz..
- Efendim bu karışımın fiyatı 10 bin dolar.
- Hımmm, bizim o kadar paramız yok ama..
- Tamam efendim, içlerinden birini çıkartırsak 7.500 dolar olur.
- Bizim o kadar da paramız yok, 5 bin dolarımız var!
- Tamam efendim o zaman içlerinden ikisini çıkarmamız gerekecek.
- Ayyy ne yapsak Rıfkıııı..
- Şaziment ¼ Aziz Sancar, ¼ Metin Oktay alalım yeterli!
- Efendim, bu durumda 2/4 sizden alacağız, hatırlatırım!

Buna benzer ne trajikomik işler yaşanacak kim bilir..
Velhasıl, İnsanlık kötüye gidiyor! Benden söylemesi..

40 ila 50 arasında “5N1K” penceresinden bakmayı, 50 ila 60 arasında bu pencereden içeri girip incelemeyi öğrendim. 5N1K’nın ne olduğunu bilmeyenler ve merak edenler arar bulur.
Zamanla evrenselliği içselleştirmeden yerelliği anlayamayacağımı çözdüm.
Örnek mi istiyorsunuz, vereyim; Mesela İstanbul’un Fethi.. Okuyunca, merak edince daha çok okuyorsun, bir de bakıyorsun karşında koskocaman yeni bir pencere..
İstanbul’da yaşayan ilim ve düşün insanları, İstanbul 1453’te Türkler tarafından fethedilince Avrupa’ya kaçıyorlar ve o zamana ait doğunun birçok ileri ilim ve düşüncelerini Avrupa’ya taşıyorlar.
Bu da Avrupa’da Rönesans (hümanizm) ve Reform (laiklik) hareketlerini tetikliyor.. Haydeee bir giriyorsun Rönesans ve Reform dönemlerine, ulus devlet sisteminden çıkıyorsun!
Antik Yunan’dan bir giriyorsun, bugünkü Avrupa Birliği’nden çıkıyorsun..

Neden anlatıyorum bütün bunları..
Vahşi kapitalizm ve bireycilik yüzünden!
İnsanlar “tüketmeye” o kadar acımasızca yönlendiriliyorlar ki!..
Artık “mutluluk”, alışveriş etmek veya başkaları hakkında lak lak etmekle eşdeğer oldu!. Çok yazık!
Başkasını takip ediyorsun, onun mutluluğundan veya mutsuzluğundan kendine pay çıkarıyorsun!.. Bunun adı en azından “akıl tutulması”dır!
Yahu bu hayat sana, sen yaşayasın diye verildi, sen başkalarını takip edesin, başkalarının uydusu olasın diye değil!
Köleliğin yeni tarifi bence.. “Düşünsel Kölelik”!..
- Ayyy Süreyya Tıhtebergiller ne giymiş, ne içmiş, ne demiş, nasıl uyumuş, nasıl koşmuş..
- Ay ayy aaayy!

Allah senin kafana da ”beyin” koymuş.. Gaza gelmesen, kendin olmaya çalışsan..
Ahh Şirvan Hocam ahh.. Az bile söylemişsiniz;
- Beyin bir donanımdır herkeste vardır. Akıl bir yazılımdır herkeste yoktur!

Yıl 2015.. Yaş 60.. Altınordu futbol akademimizi kurduğumuz yıldır.
- Aradan kaç yıl geçmiş?
- 7 yıl.

Altınordu için sallayanlar var!
Sallamak serbesttir, hatta haktır. Etik sınırlar içinde kalmak kaydıyla herkes her türlü düşüncesini söyleyebilir. Buna düşünceyi ifade özgürlüğü deniyor.
Bizim de mecburen, yani istemeden de olsa, savunma yapmamız gerekiyor.

- Benim bu işe giriş amacım ne?
- Kendimi bulmuşum, eyleme geçmişim.
- Kendini nasıl bulmuşsun Memo?
- Yazımın başında bahsettiğim “seyyahlık”ta buldum kendimi..
- Nasıl buldun Memo, açık ol?
- Allah bana çocuk vermedi, bunun bir nedeni olmalıydı, Allah bana diyor ki;
Sen 2 veya 3 çocuğa değil 20-30 bin çocuğun hayatına dokunasın diye sana çocuk vermedik. Senin dünyaya iniş temel görevin budur.

İşte bunu buldum.
Ben bu sosyal görevimi içselleştirdim, aramalarımda Ajax’ı, Clare Fontaine’i ve en sonunda Athletic Bilbao’yu keşfettim.
Dünyada sadece kendi çocuklarına forma veren bir üst seviye futbol kulübü ***** This is my dream *****
Bu sosyal görevin ucuna bir ışık (vizyon) koydum;
- Bu toprakların çocuklarından bir Athletic Bilbao yaratmak NOKTA
- Bilmeyenler ve merak edenler Athletic Bilbao’nun dünya futbolundaki farkını araştırır, bulurlar.

Kaç yıl geçmiş aradan? 2015 – 2022 = 7 yıl.
2 yılı Covid belasından gerileme dönemi!
Hepi topu 5 yıl..
Benden 5 yılda mucize bekleyenler, en hafif tabirle üzerinde fazla düşünmeden konuşan insanlardır!

Biz bu 7 yıllık süreçte ancak “donanım”ı bitirdik, henüz geçen sene “yazılım”a başladık.
Yazılım ne kadar sürer?
Çok çalışıyoruz ama sadece bizim çok çalışmamız yetmiyor.
Bizimle birlikte aileler, okullar, mahalle, şehir, taraftar, kulüpler, en çok yöneticiler.. tüm bileşenler, yani “ekosistem” buna müsait olmalı..

“Dönüşüm”, bir kişinin tek başına yapacağı bir iş değil, hatta TFF başkanı olsanız bile tek başına yetemezsiniz!
Toplumsal mutabakat olmadan mümkünü yok!
Oynanan futboldan daha çok hakem hatalarının konuşulduğu içe dönük çekişmeli ortamlardan çıkıp, ”Geleceği Arama Konferansları” nasıl yapılabilir ki!

Ben devam edeceğim tabii ki.. Ağacı diktim, sulamaya, ilacını vermeye, onu sevmeye devam edeceğim.
Merak edenlere sesleniyorum;
Kalbinde fesatlık olmadan gezmek, görmek isteyen herkese Altınordu Futbol Akademisi (ALFA) açıktır.
Kapıya geldiğinizde “Ana Kapı Görevlisi” soracak size;
- Hoş geldiniz, parola ve şifre :
- Parola : Vatanseverlik
- Şifre : İyimserlik
- Adınız, soyadınız?
- ………………. …………………….
- Buyrun sizi içeride karşılayacaklar efendim.

---------------------------------------------------------------------

Konu 2 : Fas Mucizesi ***



Dünya Kupası’na katılamadık, üzüldük.
Bunun için “Geleceği Arama Konferansları” yapacağımız yerde, yine iç çekişmelerimize geri döndük!
Ben her zaman “Çırak, Kalfa, Usta” silsilesine inananlardanım.
- Çıraklığını yapmadığın işin, ustalığına da soyunmayacaksın!
Bu özlü sözü çekirdekten yetişen tüm iş alemi bilir ama hazıra konanlar bilir mi bilmem!

Futbol Yöneticiliği özelinde ise, Kulüp Sözcülüğü görevinin kıdeme dayalı kriterleri olması gerektiğini düşünüyorum.
Parayı veren düdüğü çala çala ne hallere geldiğimiz ortada!
- Bütün kulüpler borç batağında!
- FIFA sıralamasında A Milli Takımımız 44.cü sırada!..
- Neden?
- Çünkü mirasyediler gibi davrandığımız için, çünkü taşıma suyuyla değirmen çevirdiğimiz için!
Profesyonel futbola harcamalarda petrol zengini Araplar’dan hiç farkımız yok maşallah!

Şimdi yüzümüzü şöyle bir Fas Mucizesi’ne dönelim;
Fas ne yaptı, hatırlayalım. FIFA ülke sıralamasında 4.cü olan Belçika’yı yenerek, gruplarda saf dışı bıraktılar.
Sonra sırasıyla karşı komşuları İspanya ve Portekiz’i elediler***
Yarı finalde Fransa ile, 3.lük/4.cülük maçında ise Hırvatistan ile kapıştılar, tecrübe kazandı, dünya 4.cüsü oldular****

Fakir Arap ülkesi Fas, bu işi nasıl başardı?
Fas 37 milyon nüfuslu, 125 milyar dolar yıllık geliri olan fakir bir Kuzey Afrika Arap ülkesi. Kişi başına 3.400 dolar ile bizden 3 kat daha fakir bir ülke.
Arap yarımadasındaki Araplarla hiç alakası yok! Arazisinin dörtte biri çöl, petrolü ve doğal gazı yok, tarıma dayalı bir ekonomisi var ve krallıkla yönetiliyor..
Akdeniz ile Atlas Okyanusu’nu birbirine bağlayan Cebelitarık Boğazı’nın bir yakası İspanya, diğer yakası Fas..
Bu Avrupa’ya aşırı yakınlık geçmiş zamanda başlarına dert olmuş!.. 1860 ila 1912 arasında İspanya, 1912 ila 1956 arasında Fransa’nın boyunduruğu altında yaşamışlar!
Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman’ın başrollerini paylaştığı Oscar ödüllü ünlü klasik “Casablanca” filminin geçtiği şehir olan Casablanca, Fas’ın en büyük şehridir.
1956 yılında bağımsızlıklarını kazanmışlar, ülkede yaşayan herkesin Fransa ile bir bağı var, nüfusun çoğunluğu Fransızca biliyor. Şimdiki kralları Fransa’da Hukuk alanında doktora yapmış..

2010 yılında 14 Milyon dolar harcayarak başkent Rabat yakınlarında bir futbol akademisi kuruyorlar. Adı Mohammed VI Football Academy.
2015 yılında ise Fas’ın 3 ayrı şehrinde daha futbol akademisi açıyorlar. Bunların hepsini devlet yapıyor.
Fas’ta sistemli olarak temel futbol eğitimlerini alan genç oyuncular, hemen karşılarında bulunan Avrupa ülkelerine transfer yaparak, oralarda futbol tecrübelerini artırıyorlar.
Avrupa’ya yakınlıkları büyük avantaj, Avrupa ekosisteminden besleniyorlar.
Yaptığım çalışmayı sizlerle paylaşayım;



- Demek ki neymiş?
- Almadan vermek Allah’a mahsusmuş!

Önce biz “Yetişkinler” vereceğiz, sonra “Gençler”den isteyeceğiz.
Yetişkin ağızlar konuşmayacak, iş yapacak!..
Gençler ise çok çalışacak, beyinler kullanılacak, ayaklar konuşacak.

Kişi başına geliri 3.400 dolar olan fakir Fas, ülke genelinde 4 tane futbol akademisi kuruyorsa, bizim 10 tane futbol akademi kurmamız lazım!

İşte o zaman;
- UEFA 2000 Kupa Şampiyonu Galatasaray ve Fatih Hocamızın inanılmaz Kulüp başarıları,
- EURO 2000 Çeyrek finalisti Türkiye ve Mustafa Hocamızın muhteşem A Milli takım başarıları,
- FIFA 2002 Dünya Kupası 3.cüsü Türkiye ve Şenol Hocamızın şimdilerde ulaşılması pek zor görünen A Milli takım başarıları,
kişiye özgü ve dönemsel olmaktan çıkar, sürdürülebilir ve kurumsal olur..

İyi niyetli bir TFF Başkanımız var, adamı hırpalamayın, birazcık ta olsa geleceğe yönelik iş yapsın.. LÜTFEN!

Bu vesileyle “Sevgili Ülkem”in insanlarına ve tüm insanlığa “akıl tutulması” yaşanmadan geçirilecek, sağlıklı ve barış içinde yaşanacak günler diliyorum.

İyi Seneler,
Seyit Mehmet ÖZKAN
Altınordu Arması Yediemini